4 Mart 2013 Pazartesi

Sayı 12



Diyarbakır' daydık


Önemli Kuş Alanları
Eğitim Programı Günlüğü


1-4 Ekim 2002 tarihleri arasında, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği, Diyarbakır Çevre Gönüllüleri Derneği (ÇevGön) ve Dicle Üniversitesi tarafından, Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nde düzenlenen "Önemli Kuş Alanları" (ÖKA) konulu eğitim programında, Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen kuş gözlem topluluklarının temsilcileriyle buluştuk. Uluslararası ölçütlerle tanımlanan önemli kuş alanlarının belirlenmesi ve korunması için gerekli altyapının hazırlanması amacına yönelik programa Adana, Aliağa, Ankara, Antalya, Azerbaycan, Birecik, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Ekvator, İstanbul, İzmir, Hollanda, Kayseri, Kıbrıs ve Samsun'dan 64 kuş gözlemcisi katıldı.

Program, 1 Ekim Salı sabahı, kuşçuların kucaklaşmalarından sonra DHKD'den Bahtiyar'ın kısaca akışı anlatmasıyla başladı. Bilmiyorum, hiç "Kuşistan"a gideniniz oldu mu? Sağolsun, Güven'le biz oralara masalsı bir yolculuk yapıp kuşlarımızın yaşadığı diyarları korumak için gerekli ÖKA kriterlerini belirledik. Ardından, aramızda küçük bir bilgi yarışması düzenledik ve öğretilenleri ne kadar kavradığımızı ölçmeye çalıştık. Kendimizi o kadar kaptırdık ki bir yandan ter döktük, bir yandan da inanılmaz keyif aldık. İkinci gün toplulukların kendi böıgelerindeki ÖKA'lara ilişkin sunuşlarıyla başladı. Bunu, Güneşin "Apla"mızın doğa koruma statülerine, kurum ve mevzuatlara ilişkin verdiği kapsamlı bilgiler izledi. Öğleden sonra, ertesi günkü arazi çalışmasına hazırlık yaptık. Doç.Dr. Ahmet Kılıç'ın Devegeçidi Barajı'nı bizlere fotoğraflarla tanıtmasından sonra gruplara ayrıldık ve kimlerle neyi nasıl yapacağımızı planladık.

Perşembe sabahı Dicle Üniversitesi'nin servis otobüsüyle Eğil ilçesine doğru yola çıktık. Beş grup, "ÖKA İzleme Formunu" doldurmak üzere belirli alanlara dağıldı. Diğer beş grupsa, benzer bir çalışmayı Eğil ilçe merkezinde gerçekleştirdi. Kendilerine tanınan süre sonunda gruplar yeniden bir araya geldi ve hep birlikte Devegeçidi Barajı'na gidildi. Dileğimiz her şeyden önce burada alaca yalıçapkını görmekti. En azından bir bölümümüzün bu dileği gerçekleşti. Ayrıca şahinleri, ak ve kızıl kumkuşlarını, saz ve bozkır delicelerini ve daha başka su kuşlarını uzun uzun gözleme olanağı bulduk. Günün sonunda, kaldığımız otele dönüp genel bir değerlendirme yaptık. Akşamsa Diyarbakır Sanat Merkezi'nde, "Kuşlar: Kanatlı Uygarlık" filminin çekim aşamalarını izledik.

4 Ekim Cuma sabahı yine Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'ndaydık. Ortaç ve Güneşin bizlere alan savunma konusunda değişik örnekler gösterdi. Recep (Karakaş) Hocamız ise bize Karacadağ'ın kuşlarını tanıttı. Sonra yeniden gruplara ayrılarak "alan savunmaca" oynadık: ÖKA'larımızın korunması için ilgili yerlere dilekçeler yazdık, kamuoyu oluşturduk, davalar açtık. Tabii ki çok eğlendik. Program sona yaklaşırken Soner'in nefis slaytlarını, nefis bir müzik eşliğinde seyrettik. Kapanış konuşmaları sırasındaysa çok duygulandık.

Akşam üniversiteden otele dönerken otobüsümüzdeki şamatayı görmeliydiniz. Aynı halimiz akşam Gazi Köşkü'ndeki Diyarbakır Gecesi'nde de sürdü; hep birlikte türküler söyledik, halaylar çektik, çiğköfte yedik. Eğitim programımız bitmişti ama hala bir aradaydık. Cumartesi sabahı erkenden yola çıkıp Hasankeyf'e gittik. Hem eski kentin eşsiz güzelliklerini doyasıya tattık, hem de gözlem yaptık. Burada da alaca yalıçapkınından başka küçük kerkenez, kaya sıvacıkuşu ve büyük kaya sıvacıkuşu gördük. Midyat'ta Deyrul Umur (Mor Gabriel) Manastırı'nı ziyaret ettik. Mardin sokaklarının esrarengiz atmosferinde gezintiler yaptık. Diyarbakır'a döndüğümüzde yorulmuştuk ama gün bitmemişti; Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'nün bizim için verdiği akşam yemeği için Havuzbaşı'ndaydık. Rektörlüğümüzün etkinliklerin başından beri gösterdiği sıcak ilgi nedeniyle kısa sürede samimi bir ortam oluştu; biz de kendi müziğimiz eşliğinde "ateş dansına" başladık. Sertifikalarımızı kahkahalar arasında aldık.

6 Ekim Pazar, artık uzun yola gitmek zorunda kalanlarımız için ne yazık ki Diyarbakır'daki programın son günüydü. O gün Diyarbakır'ın Sanat Sokağı'nda stant kurduk. Meraklılara hem bu neşeli topluluğun kimler olduğunu hem de kuşları ve kuş gözlemciliğini anlattık. Büyük ilgi topladık. Gün boyunca biz Diyarbakırlılar, konuklarımızı buruk duygular içinde birer ikişer uğurladık. Etkin bir bilgi alışverişi içinde, birbirimizle kaynaşarak, üreterek geçirdiğimiz harika bir çalışmanın ardından gönüllerimizin daha sıkı kenetlendiğini hissederek ayrıldık birbirimizden. Bir dahaki buluşmamıza dek. Sloganımız, Tansu'nun dediği gibi, "bilmek ve sevmek!" Daha çok bildikçe, daha çok öğrendikçe, doğaya olan sevgimiz daha bir artıyor!

Selin Müjde,
Dicle Kuş



A3 Kriteri:


Tek bir biyoma bağımlı türler


Anca beraber, kanca beraber!
Zaman hızla geçip gidiyor ve Diyarbakır'da ÖKA kriterlerinin tümünü hızla konuştuktan sonra Kuşçu Bülteni'nde kaldığımız yerden devam ediyoruz. Amacımız Diyarbakır'da konuştuklarımızı pekiştirmek, daha ayrıntılı örnekler verebilmek ve Diyarbakır'a gelemeyenler için bir kaynak oluşturmak. Bundan önceki Kuşçu Bültenleri'nde nesli tehlike altında ve dar yayılışlı türler için Önemli Kuş Alanları'nın nasıl tanımlandığını açıklamış, bu iki gruptan birine giren türler için alan korumanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştık. Bu sayıdaysa tek bir biyoma bağlı türleri ele alacağız.

Henüz nesli tehlike altında olmasa, ya da dar bir dünya yayılışı bulunmasa bile, bazı kuş türlerinin dağılışlarının bir kıtada bulunan ya da kıtalar arasında uzanan doğal yaşam birliklerine (biyomlara) bağlı olduğunu gözlüyoruz. Bu türler genellikle kendileriyle benzer ekolojik gereksinimleri olan birçok başka canlıyla birlikte yaşar ve dağılış alanlarını oluştururken biyomdaşlarıyla birlikte sanki "anca beraber, kanca beraber!" felsefesini uygular. Binlerce yıla malolmuş ekolojik değişimin bugünkü evresini oluşturan bu birliktelik ve uyum, ancak tüm doğal koşullar var olduğu sürece devam edebilir. Türlerin yaşam alanına yapılan bir müdahale, bu türlerin büyük kısmının aynı anda yok olmasına neden olur. İşte bu nedenlerle, bu türler için alan koruma en temel doğa koruma yöntemleri arasında yer alır. ÖKA kriterleri tek bir biyoma bagımlı türleri ayrı bir kriter (A3 Kriteri) altında ele alır.

                                                                                                          

Avrupa'da en son yayımlanan ÖKA kitabına göre Türkiye'de iki biyom bulunsa da (Heath ve Evans 2000), son yapılan çalışmalar Türkiye'de 5 farklı biyomun bulunduğunu ortaya koyuyor (Fishpool ve Evans 2001; Eken baskıda; Evans hazırlanıyor). Ancak bu çalışmaların sonuçları ÖKA kriterleri açısından daha resmileşmiş değil Yine de bütüncül bir çerçeve vermek amacıyla burada bu 5 biyomu birden ele alacağız. Doğudan batıya doğru Türkiye'deki biyomların sıralanışı şöyle:

- İran-Turan bozkır biyomu (yer yer Avrupa-Asya bozkır biyomundan parçalar taşıyor)
- Yüksek dağ (Alpin) biyomu
- Ilıman kuşak orman biyomu
- Sahra-Ön Asya yarı çöl biyomu
- Akdeniz biyomu

Burada dört biyomun dağılış haritasını sunuyoruz. Dağılış haritası verilmeyen yüksek dag (alpin) biyomuysa Türkiye'nin hemen hemen tüm bölgelerinde, yaklaşık 2000 metrenin üzerinde (batıda daha alçak, doguda daha yüksek irtifalarda olmak üzere) yayılır. Şimdilik yalnızca dünya (A) ölçeğinde uygulanan bu kriterin uygulaması oldukça zor ve karmaşıktır. Özellikle de çok sayıda biyomun ve bunların geçiş bölgelerinin bulunduğu Türkiye'de. Bu yüzden aday alanları özenle değerlendirmek gerekir. Bu kritere dayanarak ÖKA tanımlamak için aşağıdaki parametrelerin kullanılması önerilmektedir:

1. Türlerin dağılışına yönelik parametreler:
- Bir biyoma bağımlı türün çok yüksek yoğunlukta bulunduğu alanlar (çekirdek popülasyonlar)
- Bir biyoma bağımlı türün kopuk popülasyonlarını birbirine bağlayan alanlar (bağlantı koridorları)
- Bir biyoma bağımlı türün uç ve izole olmuş popülasyonlarını barındıran alanlar (marjinal popülasyonlar)

Yukarıdaki üç parametreyi uygularken unutulmaması gereken en temel nokta, seçilen alanın doğal bitki örtüsünün söz konusu biyomu temsil etmesi gerektiğidir.

2. Yaşam birliklerinin kompozisyonuna yönelik parametreler:
- Doğal olarak izole olmuş biyoma bağımlı birlikleri barındıran alanlar (Alpin biyom için geçerli değil)
- Biyoma bağımlı türlerin benzersiz bir kompozisyon oluşturduğu alanlar
- Biyoma bağlı tür çeşitliliğinin çok yüksek olduğu alanlar
- Birden fazla biyoma bağlı yaşam birliğinin bir arada bulundugu alanlar (Alpin biyom için geçerli değil)

Her ne kadar A3 kriterini uygulamak özel ilgi duymadığında bir kuş gözlemcisinin sahip olması gereken bir beceri değilse de, Türkiye'nin biyomlarını ve dağılış şekillerini bilmek çok daha bilinçli bir kuş gözlemcisi olmamızı ve kayıtlarımızı daha sağlıklı değerlendirmemizi sağlayacaktır. Örneğin, "Neden çöl toygarı yanlızca Güneydoğu'da var?", "Maskeli ötleğenin Konya'da görülmüş olma ihtimali düşük mü, yüksek mi?", "Akdeniz'de de çok güzel ormanlar varken neden kara ağaçkakan yalnızca Karadeniz'de görülüyor?", "Büyük cılıbıt neden yalnızca Orta Anadolu'da var da başka yerde yok?" soruları, her kuş gözlemcisinin sıklıkla aklına gelebilir. Bu sorulara yanıt arayan bir kuş gözlemcisinin, Türkiye'nin her yerini karış karış gezip bütün kuş kayıtlarını ezbere bilmesi gerekmiyor elbette. Ancak bir gözlemcinin bulunduğu yerin biyocoğrafik özellikleri hakkında net bir bilgi sahibi olması, aklına takılan sorular hakkında daha sağlıklı yorum yapmasını sağlayacaktır. Bu çok basit ve temel biyocoğrafik bilgiler, yapılan gözlemin kalitesini artıracağı gibi, kuş gözlem eyleminin heyecanını da artıracaktır. Gözlem yapan kişinin, bulunduğu doğal ortamı daha iyi hissetmesini ve kuşları tek başına bir canlı olarak değil, ait oldukları dünya ile birlikte fark etmesini sağlayacaktır. İşte bu nedenlerle, önümüzdeki Kuşçu Bülteni'nde A3 kriterine devam edeceğiz ve Türkiye'deki her bir biyomun özelliklerini ve bu biyomlara özgü kuş türlerini tartışacağız.

Kaynakça
· Eken, G. (baskıda) Applying a unified set of ecological criteria to identify important biodiversity areas: A pilot study in Turkey, BirdLife International Technical Report, Wageningen: BirdLife InternatioaL
· Evans. M.I. (hazırlanıyor) Important Bird Areas in the Middle East II, Cambridge: BirdLife International.
· Fishpool, L.D.C. ve Evans, M.I. (eds.) (2001) Important Bird Areas in Africa and Associated Islands: priority sites for conservation, Cambridge: BirdLife International.
· Heath, M.F. ve Evans, M.I. (2000) Important Bird Areas in Europe. Priorities for Conservation, BirdLife Conservation Series 8, Cambridge: BirdLife International.

Güven Eken,
BirdLife International


Toygardan Kayıtlar
(Nisan - Ağustos 2002)
Barbaros Demirci


Herkese yeniden merhaba,
Uzun bir ayrılık döneminden sonra yine birlikteyiz. Şimdiye dek, çeşitli kaynaklardan alınan kuş kayıtlarını toplu olarak herkesin bilgisine sunmayı amaçlayan bu köşe bundan böyle esas görevini gerçekleştirmenin yanı sıra bazı fazladan bilgiler de verecek. Bununla amaçlanan, bilgi dağarcığımızı olabildiğince geliştirmek.

Marmara
İlkbaharın gelmesiyle birlikte kuzeybatımızda hareketlenmeler arttı: 8 Nisan'da Yalova Akköy'de 5 sarıbacaklı kumkuşu (Calidris teminckii) [Cemil G], 14 Nisan'da Sarıyer'de 1 büyük orman kartalı (Aquila clanga) [Zeynel A.] ve 5 Mayıs'ta Çanakkale Assos'ta az karşılaşılan bir ötleğen, "bıyıklı" (Sylvia cantillans) [Kazım Ç] görüldü. Mayıs ayının son günlerindeyse başka değerli kayıtlar vardı: 26 Mayıs'ta Erenköy'de 200 ala sığırcık (Sturnus roseus) [Murat Boz.], Heybeliada'da 14 küçük sinekkapan (Ficedula parva) [Ümit Y] ve Edirne Kutlutaş Deresi'nde 1 tepeli guguk (Clamator glandarius) [Ü.Nusret B.]. 16 Haziran'da bilinen tek üreme alanı olan Uluabat Gölü'nde 1 kara sumru (Chlidonias niger) [ULUKUŞ], 22 Haziran'da Uludağ'ın üreyen devlerinden 1 kızıl akbaba (Gyps fulvus) [Ayhan Ö] kaydedildi. Yazın son günlerinde dikkati çeken kayıtlar arasında 18 Agustos'ta Gelibolu'dan gelen 1 peçeli baykuş (Tyto alba) [Berkay D], 22 Ağustos'ta Çatalca'dan gelen 2 bozkır delicesi (Circus macrourus) [Metehan Ö] ve 29-31 Ağustos'ta Assos'tan gelen 60 boz yelkovan (Calonectris diomedea), 2 ada martısı (Larus audouinii) ve 3 boz kirazkuşu (Emberiza cinerecea) [Kerem B] kayıtları vardı.

Ege
Bahar mevsimine daha erken giren bu bölgemizden gelen kayıtlar her zaman olduğu gibi takdire değer. 13 Nisan'da Çiğli'den 21 mahmuzlu kızkuşu (Hoplopterus spinosus) [Okan B] ve Gediz'den 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus) [EGEKUŞ] kayıtları geldi. 14 Mayısta Akdağ yakınlarında iki dev çıktı karşımıza: 1 kızıl akbaba (Gyps fulvus) ve 1 akkuyruklu kartal (Haliaetus albicilla). Özellikle kış aylarında onlarca kartalı tuttugu günler geçmişte kalsa da, kışın bu alanı ziyaret etmenin vereceği zevki kimse küçümseyemez. Hak ettiği ilgiyi PAKDOS sayesinde yavaş da olsa bulan Acıgöl'den gelen kayıtlara lütfen dikkat edin: 16 Haziran'da 120 akdeniz martısı (Larus melanocephalus), 4346 flamingo (Phoenicopterus ruber), 11 kara leylek (Ciconia nigra) ve 1 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) [Derya K]. Adı son geçen türün bölgede önceki aylarda da kaydedildiği düşünülürse akla üremesiyle ilgili fikirler gelebilir. Ancak sorulması gereken, alanın türü besleyip koruyacak bir yapıya sahip olup olmadığı ki, böyle bir soruya en iyi yanıtı 'kuyuya taşı atan' Derya Kahraman verebilir! 30 Haziran'da Karaburun'da kayda geçen 3 kızıl kirazkuşunu (Emberiza caesia) ne acı ki ancak şanslı güneyliler [Handan B] görebildi. Tatili bahane edip gökyüzünü tarayanlar da fırsatları değerlendirebildi: Ayvalık ve Gökova'dan l'er boz yelkovan (Calonectris diomedea) [Zeren G& Luca S.] kayıtları geldi. 30 Temmuz'da Ayvalık Tuzlası'nda 4 kara sumru (Chlidonias niger), 11 Ağustos'ta Büyük Menderes Deltası'nda 5 mahmuzlu kızkuşu (Hoplopterus spinosus) görülürken [Luca S.], 4 Ağustos'ta 78 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) ve ters olarak avlanan 1 hazar sumrusu (Sterna caspia) Gediz sakinlerini mutlu etti.

Akdeniz
Büyük potansiyeline karşın nedense bu bölgemizden fazla ses çıkmıyor son aylarda. Umalım ki bölge sakinleri yaz mahmurluklarını üstlerinden atarlar. Alanın pek bilinmeyen taraflarından; Toroslar'dan (Avgadi Yaylası-Mersin) 3 tahtalı (Columba palumbus) ve 1 kuzgun (Corvus corax) kaydı geçildi [Önder C]. Göksu Deltası'ndan 3 Haziran'da gelen 1 ada doğanı (Falco elenorae) ile 7 ada martısı (Larus audouinii) ve Demirkazık'tan 2 Haziran'da gelen 1 uludoğan (Falco cherrug) [Stig H.] kayıtları önemli olsa da, dönemin en renkli kaydı 17 Temmuz'da Olimpos'tan geldi: 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus) [Gamze G].

Karadeniz
Batı'dan başlayacak olursak açılışı Gerede'de 4 Mayıs'ta görülmüş 10 dağ incirkuşu (Anthus spinoletta) [M. Serhan O] ile yapmamız gerekiyor. 6 Temmuz'da Abant'ın gece bekçilerinden 3 alaca baykuş (Strix aluco) [Can B] ve 13 Temmuz'da Karabük Çöplüğü geri dönüşümcülerinden 3 küçük akbaba (Neophron percnopterus) [Franzi A] bölgenin batısından gelen son bilgiler. Samsun Kızılırmak Deltası'nda konferans katılımcıları 21 Nisan' da 1 benekli sutavuğu (Porzana porzana) gördüler. Aynı zamanlarda Doğu'ya doğru ilerleyince karşımıza bir nadir gözlenen kuşlar listesi çıktı: 3- 6 Haziran'da Rize Sivrikaya'da 10 huş tavuğu (Tetrao mlokosiewiczi) ve 4 kafkas çıvgını (Phylloscopus sindianus) [Ian R]. 10-20 Ağustos tarihleri arasında Doğu Karadeniz Dağları'nda yapılan kampta gözlemlenen türler: 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus) [Süleyman E.], 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus), 1 urkeklik (Tetragallus caspius), 1 sürmeli dağbülbülü (Prunella ocularis), 2 yeşil söğütbülbülü (Phylloscopus trochiloides) ve 2 alamecek (Rhodopechys sanguinea).

Doğu Anadolu
Sanırım bu beş aylık zaman biriminin koruma adına en önemli çalışmaları bu bölgede yapıldı. Adının açıklanmasını istemeyen korunmaya muhtaç bir türden tam 200'ü adı önemsiz bir yerde görüldü. Bu kaydın yankıları sürerken göç zamanı Doğu Anadolu'yu yırtıcılar bir otoyol rahatlığıyla kullanıyordu: 1500 arı şahini (Pernis apivorus) ve 1 kara akbaba (Aegypius monachus) [Soner B]. Son tür ülkemizde yerleşik olmakla birlikte, ülkemiz bu türün kış süresince Arabistan'da konaklayan bireyleri için de bir üreme ve göç durağı olabiliyor. Görülen 100-150 çayır delicesinin (Circus pygargus) Muş Ovası'nda göç enerjisi depoladığını ve geçen 1 bozkır kartalını (Aquila nipalensis) selamladığını düşünebiliriz [Önder C]. 13-22 Temmuz arası Erzincan çevresinde 3 küçük akbaba (Neophron percnopterus), 12 kara çaylak (Milvus migrans), 4 yılan kartalı (Circaetus gallicus), 6 kaya kartalı (Aquila chrysaetos), 6 küçük kartal (Hieraeetus pennatus) ve 6 delice doğan (Falco subbuteo) görüldü. Refahiye orman sınırı yakınlarındaysa 2 çift çayır taşkuşu (saxicola rubicola) bulundu. Bu bölge, tür için ülkemizin bilinen en batı üreme noktalarından birisidir. 

Güneydoğu Anadolu 
Aslında bu alandan her yıl yüzlerce turist kuşçu geçiyor ve bir o kadar da kayıt yağıyor. Ancak Bölgemizden gelecek kayıtların önemi kayıt sahiplerinin Türkiye'de yaşıyor olmasına bağlıdır. Bundan dolayı da bu bölümde vatandaşlarımıza öncelik vermeyi düşünüyorum.

Turistler yalnızca çizgi dışı kayıtlarla kendilerine yer bulabilecekler. Alanı atlas projesiyle karış karış gezen şanslı arkadaşlarımız bu ayrıcalıktan hemen yararlanmaya başladılar bile. Kayıtlar şöyle:  Mayıs ayında 2 büyük kızkuşu (Hoplopterus indicus) [Cizre], 1 kızılca kuyrukkakan (Oenanthe xanthoprymma) [Uludere], 10+ yeşil arıkuşu (Merops superciliosus) [Türkiye-Suriye-Irak Sınırı], 1 tavşancıl (Hieraaetus fasciatus) ve 5'den fazla kızıl akbaba (Gyps fulvus) çiftini barındıran bir koloni [Güçlükonak/Şırnak] [Atlas ekibi]. 29 Haziran'daysa bölgenin umudu çocuklarımızın kulübü Birecik Barajı/Çocuk Kulübü soyu azalan kuşlarımızdan küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus) türünden 5, boz kirazkuşundan (Emberiza cineracea) tam 3 tane kaydederek büyük bir başarıya imza attılar. Umarız onlardan nice ilginç kayıt alabiliriz. Bu bölümü bölgede ürediği fazla bilinmeyen bir türle kapatıyoruz: 4 Haziran Durnalık, 1 benekli sinekkapan (Muscicapa striata).

İç Anadolu
Türkiye'nin ortasındaki, inanılmaz çeşitliliğe sahip bu alandan yine baş döndürücü kayıtlar var. Bir kısmını alamadığımız kayıtlara mı yanalım yoksa aldıklarımızdan uzun uzadıya bahsedemediğimizemi? Neyse lafı uzatmayalım ve Kulu Gölü'yle başlayalım: 6 Nisan'da 1 sürmeli kervançulluğu (Numenius phaeopus) ve sarıbaşlı kuyruksallayan (Motacilla citrinella) kaydedildi [Bilkent okul gezisi]. 7 Nisan'da ODTÜ Kampüsü'nde 1 genç şah kartal (Aquila heliaca) ve 1 kara iskete (Serinus pusillus) [Halkalama Ekibi]; Mogan'da 13 Nisan'da 5 kızıl boyunlu batağan (Podiceps grisegena) [ANKA], 20 Nisan'da Kozanlı Gölü'nde 2 balık kartalı (Pandion haliaetus) [Metehan Ö], 22 Nisan'da Pazar Ormanları'nda 1 erişkin şah kartal (Aquila heliaca) [Barbaros D] ve Nallıhan'da 1 genç akkuyruklu kartal (Haliaetus albicilla) [Berna C] görüldü. Aynı tarihte Eymir Gölü'ndeyse 1 benekli sutavuğu (Porzana porzana) kaydedildi [Burcu T]. Haziran başında Eskişehir yakınlarında, yolda görünen adı lazım olmayan bir türün 1 bireyi, hala bu zorlu şartlarda yaşam savaşı veriyordu. Yine nesli azalan bir başka kuşsa 15 Haziran'da 2 bireyi ile bize varlığını haykırdı [İnözü Vadisi & Zeren G]. Tüm bunların yanı sıra Niğde Bor'a 7 km kala kaydedilen tam 37 büyük cılıbıt (Charadrius leshenaultii) [Stig H] aynı bölgede bulunan maksimum 50 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) ılık bir tebessüm gibiydi. Ancak tüm bunları kaydeden İsveçli kuş gözlemcisi çok hoş bir kayda daha imzasını attı. Bu bomba için lütfen En İyi 7 sıralamamıza bir göz atın. Bu ayki maceramızı bitirmeden son iki güzel kaydı da sunalım: 2-4 Temmuz'da Sultan Sazlığı'ndan 296 küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta) [Zeren G] ve 18 Ağustos'ta Mogan Gölü'nden 1 mahmuzlu kızkuşu (Hoplepterus spinosus) [Gökhan G].

Ek Bilgiler


İşte size başta sözünü ettiğim yeni bölüm. Bundan böyle bu köşemizde, genelde karıştırılma olasılığı yüksek olan türleri birbirlerinden ayırmakta kullanılacak ipuçları verilecek. Bu ayki konuklarımız çok tanıdık: çıvgın (Phylloscopus collybita) ve söğütbülbülü (Phylloscopus trochilus). Her ilkbahar ve sonbaharda karşımıza çıkan sevimli fakat baş ağrıtıcı bu yaratıklar, sürüler halinde geçiş yaparken, kafamızda da sürüler halinde soru işareti bırakır. Birbirlerine çok benzedikleri yetmiyormuş gibi bir de değişik renk varyasyonları göstermeleri, çağrılarının benzer yapıda olması ve sürekli hareket halinde oluşları şüphesiz bu kuşları zor ayırt edilebilir türler kategorisine sokar. Deneyimli kuşçuların bile bu türe ait bireylerle karşılaşınca şaşalaması çok doğal. Demek oluyor ki bu bölümümüz oldukça işe yarayabilir. Aşağıda sıralayacağım ipuçlarını kullanarak araziden alacağınız zevkin artmasını sağlayabilirsiniz.

· Zamanlama
Çıvgın ve söğütbülbülleri ülkemizden farklı dönemlerde geçer. Çıvgınlar ilkbaharda daha erken (Mart'tan başlayarak) ve sonbaharda daha geç geçerken (Ankara için Eylül ortasından başlayarak), söğütbülbülü daha geç gelir, daha erken gider. Çıvgın ülkemizde üreyen hatta yerel bir tür iken söğütbülbülü yalnızca göç zamanı gözlenir. Aklımızda kalması için çıvgının bizden biri, söğütbülbülü'nün ise turist hatta nankör olduğunu hayal edebiliriz.

· Bacak rengi
Kaynak kitapıara göre ayırt etmenin en kolay yoludur. Söğütbülbülü'nde sarı, selefinde ise koyu renkli bacaklar olduğu düşünülür. Ancak bu ipucunu yalnızca gruplara uygulamanızı tavsiye ederim. Bir ağaçtaki 3 kuşun da bacak rengi koyuysa çıvgın olduklarını söyleyebilirsiniz çünkü bacak renginde de varyasyon olabilir.

· Ötüş
İki türün çağrısı da birbirine benzer ancak deneyimli kulaklar çıvgının çağrısının daha kısa kesilmiş olduğunu fark eder. Ötüş olaraksa çıvgının karakteristik iniş çıkışlı 'cif cuf ' ya da 'zip zap' sesleri oldukça işe yarayan bir araçtır.

· Kanat boyu
Kitaplarda fazla üstünde durulmasa da bu iki türü ayırmada kullanılacak en sağlam araç belki de kanat / kuyruk uzunluğunun oranıdır. Dikkatle incelenebilecek hareketsiz bir çıvgın ve söğütbülbülü çiftimiz olursa, söğütbülbülünde daha uzun kanatların bulunduğunu görebiliriz. Burdan yola çıkarak söylenecek çok şey daha var ama ortalama bir dürbün ve Phylloscopus çiftiyle bunları yapabilmek pek kolay değildir. 

Barbaros Demirci

İlk 7


1. 1 kızıl denizdüdükçünü (Phalaropus fulicarius), 1 Haziran Kulu Gölü, Stig Holmstedt. Üreme formunda bir dişi 30 dakika boyunca izleniyor. Ülkemizdeki ilk ve tek kaydı 1870'te İstanbul'dan. Tamı tamına 132 kere maşallah! Bu türe Umman'da ve Kıbrıs'ta rastlanılması aslında 3. kaydın imkansız olmadığını gösteriyor.


2. 250+ adsız kuş Nisan Mayıs arasında Doğu Anadolu'da kaydedildi. Herkes zaten ekibin kimlerden oluştuğunu çoktan ezberledi.

3. <50 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus), 1 Haziran, Niğde Bor yakınları, Stig Holmstedt. Genelde aynı adların ardarda gelmemesine dikkat ederim ama bu kayıt da çok önemli; zira bir zamanlar Hotamış'ta ve bazı büyük sulakalanlarda rastlanan tür artık Orta Anadolu'dan neredeyse tamamen çekildi. Bu kaydı görünce insan ister istemez soruyor: " İç Anadolu'da üredikleri bir yer var da biz mi bilmiyoruz?"

4. 1 kara akbaba (Aegypius monachus), Nisan ayı, Erciş, Zeren Gürkan, Önder Cırık. Genelde göç denince akla gelmeyen bir tür. Gençler kışlamak için güneye inebiliyor.

5. 20+ yeşil arıkuşu (Merops superciliosus), Mayıs, Türkiye-Suriye-Irak Sınırı, Atlas Ekibi Barajların yaşamalanlarını kısıtladığı bir ortamda yaşam savaşı veriyorlar.

6. 60 boz yelkovan (Colonectris diomedea), 29-31 Ağustos, Assos, Kerem Ali Boyla. Böyle kayıtlar da olmasa ülkemizin bir yarımada olduğunu unutacağız galiba. Denize baktıkça böyle
kayıtlar daha da çoğalacak.

7. 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus), 17 Temmuz, Olimpos, Gamze Gülez, Süreyya İsfendiyaroğlu, Fazla görülmeyen bir tür ve alışılmadık bir alan. Akıllarda kalıcı bir veri.

Önemli Kuş Bahçeleri



Bugüne kadar Türkiye'de belirlenmiş birçok ÖKA ve keşfedilmeyi bekleyen niceleri var. Peki ya önemli kuş bahçelerinin sayısı kaç? Önemli kuş bahçesi de nereden çıktı diyeceksiniz. Örneğin, ailemizin oturduğu evin arka bahçesi. Uzun yıllardır oturduğumuz bu apartman dairesi Rize'nin Feneryolu Mahallesi'nde. Apartmanın arka tarafında Çaykur'a ait oldukça büyük bir arazi var. İlk ve ortaokul yıllarında fanatik bir kuş meraklısıyken ötücü kuşları kafeslerde beslemek için yakalamaya çalıştığımız yer bu bahçe.. Sonraları, babamın bize orta ikinci sınıfta aldığı dürbünle kuşlara karşı hayranlığımızı ateşleyerek bana" ve kardeşime kuşları hapsetmek yerine izlemeyi öğrettiği yer de bu bahçe.

Mahalle sakinleri burada çeşitli sebzeler yetiştiriyorlar. Annemin de bir parçasına sahip olduğu bu alanın elbette annem ve sebzelerden başka konukları da var; bunlar uçabilen konuklar. Dedeme sorarsanız size "çimen kuşi uşağum" diyecektir. Bıldırcın kılavuzu, erguvani balıkçıl, yeşilbaş, delice doğan, kulaklı orman baykuşu, tahtalı ve boyunçeviren... Bugüne kadar kardeşim Ahmet ve benim gözümden kaçmayı başaramayan (diğer kuşlar bu yazıyla birlikte ünlü olamadıklarına üzüle dursun) 93 kuş türü var.

Bu kuşların kimi misafir oldu bahçemize, kimi de bahçemizin üzerinden geçerken selamladı bizleri. Elinizde dürbününüz, önünüzde çayınız annemin bahçesinde otları tırtıklayan boz kazları 13.78 metreden izleyebilir, bazen bahçede yürürken önünüzden havalanan bıldırcın kılavuzlarıyla korkabilirsiniz. Böyle korkuya can kurban değil mi? Ancak bu güzel hikayenin bir de kötü kahramanları var elbette: işgalci metal makineleri. Rize Üniversitesi için en uygun yer olarak belirlenen bahçemize koca bir kapalı spor salonu ve tenis kortları yapılıyor. Artık uçan dostları daha iyi izleyebilmek için sabahları erkenden kalkmamız gerekmeyecek. Üniversiteli yeni konuklarımızı benimseyip top seslerine alışabilecek miyiz bilmiyorum ama hepimiz uçan dostlarımızın seslerini özleyeceğiz. En çok üzüldüğümüz şeyse çocukluk anılarımızla birlikte önemli kuş bahçelerimizden birinin daha beton yığınlarına dönüşecek olması.

Süleyman ve Ahmet Ekşioglu

İbrahim Aksaz’ı Anıyoruz

Bir çok kuşçu için "toy" denince akla İbrahim Aksaz gelir. Yaptığı koruma çalışmaları ve yüreğindeki kocaman sevgiyle biliriz ki İbrahim Amca hepimizden daha çok kuş
gözlemcisidir, doğa severdir. Yaptığı çalışmalar biz DHKD ekibine her zaman örnek olmuştur. Ne yazık ki yıllardır Kütahya Altıntaş'taki toyların korunması için savaş veren İbrahim Amca kısa bir süre önce aramızdan ayrıldı. Bundan sonra biz kuş gözlemcilerine çok daha fazla iş düşüyor. Kuş gözlemcileri olarak artık yapmamız gereken, toyları korumak için çok daha fazla çalışmak ve İbrahim Amca'yı hiçbir zaman unutmayarak onu örnek almak.
Seni unutmayacağız İbrahim Amca.

Ulusal Kuş Halkalama Programı



Kuş Araştırmaları Derneği'nin (KAD) girişimleri sonucunda, Mart 2üü2'de Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü ve ODTÜ ile işbirliği içinde bir halkalama programı başladı. Program, Türkiye'nin ilk "Ulusal Kuş Halkalama Programı" olması nedeniyle büyük bir öneme sahip. Bundan sonra, Türkiye'de yapılacak tüm kuş halkalama çalışmaları bu ulusal program kapsamında gerçekleştirilecek ve kuşlara üzerinde TURKEY yazan halkalar takılacak.

Program kapsamında, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle Kuş Araştırmaları Derneği tarafından Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı'nda halkalama çalışması gerçekleştirildi. Çalışma, Gdansk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Przemyslaw Busse danışmanlığında yürütüldü. 24 Nisan – 21 Mayıs 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmada, 54 türden, yaklaşık 1,800 kuş halkalandı ve 400 yön bulma deneyi yapıldı.

Bunun dışında program kapsamında; Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından Kızılırmak Deltası'nda, Akdeniz Üniversitesi ile işbirliği içerisinde Alman bir ekip tarafından Titreyengöl Manavgat'ta ve Kuş Araştırmaları Derneği ile ODTÜ Biyoloji Bölümü tarafından ODTÜ Kampüsü'nde halkalama çalışmaları gerçekleştirildi. Bu çalışmalarda da 13.000'den fazla kuş halkalandı. Ayrıca, Polonya, Macaristan, Malta, Belgrad, Hırvatistan, Litvanya, Yunanistan, Finlandiya, Belçika, İsveç halkaları taşıyan kuşlar yakalandı. Bunların yanı sıra, Türkiye'de halkalanan 3 sazbülbülü Ynanistan'da, 1 sazbülbülü Bulgaristan'da ve 1 sazbülbülü de Macaristan'da yeniden yakalandı. Tüm bu sonuçlar, Türkiye'nin kuş göçleri açısından ne kadar önemli bir konumda olduğunu birkez daha göstermektedir.

16 Ağustos 2002'de ODTÜ Kampüsü'nde, Manyas Kuş Cenneti'nde ve Kızılırmak Deltası'nda başlayan sonbahar çalışmalarında ise şimdiye kadar yaklaşık 8,000 kuş halkalandı. Çalışmalara katılmak ve daha fazla bilgi almak için ringing@kad.org.tr adresinden Özge Keşaplı Can ile iletişime geçebilrsiniz.

Halkalı Bir Kuş Bulursanız;
Lütfen
• halkanın üzerindeki adresi ve numarayı,
• kuşu nerede ve hangi tarihte bulduğunuzu, tanıyabiliyorsanız türünü,
• kuşu ölü mü yoksa canlı mı bulduğunuzu,
• kuş ölü bulunduysa neden öldüğünü,
• kuşun nerede ve ne zaman halkalandığını size de bildirebilmemiz için adınızı ve adresinizi yazınız.
Bu bilgileri PK.311 06443 Yenişehir/Ankara adresine ya da e-posta ile ringing@kad.org.tr adresine göndererek Kuş Araştırmaları Derneği ile iletişime geçiniz.

Halkalı bir kuş gördüğünüzde lütfen kuşu yakalamaya çalışmayınız!


TÜRKİYE DOGAL HAYATI KORUMA DERNEGİ TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR HAZIRLANIR.
Yayıma Hazırlayanlar: Bahtiyar Kurt, Nuri Özbağdatlı, Ahmet Birsel
Düzelti: Ceren Üzel
Tasarım ve Uygulama: Gülüş Türkmen
DHKD Merkez Ofisi: Büyük Postane Caddesi No:43-45, Kat:5-6, 34420 Bahçekapı, İstanbul
Tel: (O 212) 528 20 30 Faks: (O 212) 528 20 40 E posta: kelaynak@dhkd.org
www.dhkd.org
ANKARA: Tel: (0 312) 309 72 69/ 0 312) 310 33 03 (2 hat) Faks: (0 312) 310 66 42
Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD), WWF Türkiye ile işbirliği içinde çalışmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder